Gezi Parkı Eylemlerinin Ardından

Kategori : Genel, Güncel - Etiketler :, , , , , , , , , , , , , , , , - Tarih : 04 Ağustos 2014

Gezi Parkı Eylemlerinin Ardından

Gezi Parkı eylemleri, irili ufaklı olaylarla uzun süredir devam ediyor. Park içerisindeki birkaç ağacın sökülmesi üzerine çevre konusunda duyarlı birkaç insanın başlattığı protestolar, son derece yanlış müdahaleler neticesinde ciddi bir toplumsal soruna dönüştü. Bu süreci fırsat bilen provokatörler süreci başka bir boyuta taşımak konusunda ısrarlı bir tutum sergiledi. Sanırım buradaki en büyük sorun kriz yönetiminin doğru olarak algılanamaması ve yönetilememesi idi.


Toplumsal Deneyim ve Parti İçi Demokrasi

Polis, MİT ve hükümet ilk defa böylesi bir toplumsal deneyim yaşadı. Ülke içerisinde yaşananlar, “kol kırılır yen içinde kalır” mantığı ile ülke dışına çıkarılmamaya çalışılırken bu ters bir etki yaparak, ülkenin imajı konusunda ciddi problemler yaşandı. Belki de emniyet teşkilatı ilk defa böylesine büyük bir çatışma ile karşı karşıya kaldı, herkes bu süreçte ülkenin – devlet büyüklerinin- nasıl tepkiler vereceğini, her söylemi dikkatlice dinledi. İktidar partisi içerisinde üst düzey pozisyonlarda yer alan siyasiler, demokratik bir tutum sergileyerek, fikirlerini korkusuzca sergiledi. Başbakan’ın sertliğini canla başla yumuşatmaya çalıştılar. Bunu parti içi bölünme olarak değil de, parti içi demokrasi olarak algılamak, ülke adına yapıcı bir tutum olur diye düşünüyorum. Bu cesur tutumun da tüm politikacılarımıza örnek olmasını canı gönülden diliyorum. Başbakanımız eğer başından beri öfkelenmek, meseleyi kişiselleştirmek ve bu meseleye siyasal anlamlar yüklemek yerine halkına daha şefkatli yaklaşsaydı ve onları dinlemeyi, ardından da anlamayı deneseydi bu eylem bu boyuta gelmeyebilirdi. Tamamen apolitik bir gençlik hareketi olarak başlayan direniş, devlet büyüklerinin ve polisin sert tavrı ile alevlendi… Bu gençlerle yatıştırıcı kucaklayıcı konuşmalar yapılabilirdi.

Polis Meselesi

Polisin orantısız ve yersiz güç kullandığı herkes tarafından kabul edildi. Birçok devlet büyüğü de bu konuda yaptırım uygulayacaklarını söyledi. Yargı sürecinde eylemcilerin beklediği oranda hız maalesef hiçbir ülkede yok, bunun tespiti ve gereğinin yapılması belirli bir zaman alacaktır. Biber gazının aşırı ve saldırgan olmayan masum eylemcilere karşı kullanımı olayları daha da körükledi ve bunu fırsat bilen provokatörler protestocu kılığında araya karışarak ortalığı yakıp yıktılar, insanlara zarar verdiler. O yüzden burada halkın dikkat etmesi gereken en büyük tehlike de işte bu provokatörler. Burada polisin müdahalesini kimse yanlış bulmuyordur herhalde? Göstericilerin arasına protesto eyleminin masumiyetini gölgeleyecek ölçüde provokasyon, örgüt ve istihbarat teşkilatları girmiştir. Devlet ve halk buna izin vermemelidir. Sokaklardaki kaldırım taşlarını söken, parti binalarını yakan, küçücük çocukları köprüden aşağı atan (muhtemelen amaç suçu polisin üzerine atmaktı) vandallara karşı her türlü önlemi almak meşrudur.

Muhalefetin Fırsatçılığı
Muhalefetin eylemin başladığın günden itibaren tavrını gün gün izlersek eğer, olayı bir fırsat olarak görüp eylemcileri de kendi taraflarına çekmeye yönelik girişimlerde bulunduğunu rahatlıkla görebiliriz. Söylemlerinde ise hep hükümeti devirmek var. Kurumsal olarak işin içine girmeye çalışan ve süreci avantaja çevirmeye çalışan partilerini halk püskürttü. Sandık yerine sokaklarda iktidar arayışına giren siyasilerin de planları istediği gibi gitmedi.

Haber Kirliliği ve Medya
Öncelikle sosyal medya üzerinden daha önce de maruz kaldığımız haber kirliği ve yanlış haber iletimi had safhada idi. Daha önce ölmediği halde birçok kişiyi öldü gösteren twitter kullanıcılarından kötü niyetli olanlar bu süreçte de boş durmadı ve toplumu dehşete düşürdü. En başından yazılı ve görsel basınımız tarafsız bir şekilde olayları saklamak yerine tüm açıklığı ile gösterselerdi, bu denli büyük bedeller ödenmeyecekti. Medya yayına geçtiği andan itibaren yalanların yaygınlaştırılması da zorlaştı ve normalleşme başladı ama biraz geç kalındı.

Birileri bizi gözetliyor…

Daha önce birçok ülkede gördüğümüz sosyal ayaklanmaların en etkilisini sanıyorum şu an ülkemizde yaşıyoruz. Artık devrimler, sosyal ayaklanmalar bile Twitter üzerinden yapılıyor. Tam da bu yüzden Arap Baharı’na “Twitter devrimleri” diye ad veriliyor. İnsanlar örgütleniyor, dünya rahatlıkla olayları tüm boyutları ile doğru-yanlış sosyal mecralar üzerinden izliyor ve kendi ülke politikasının en işine gelecek şekilde kendi basınına taşıyor. Adeta birileri bizi gözetliyor…

Mizah Anlayışı
Kuşkusuz Türk gençliğinin oldukça gelişmiş bir mizah anlayışı var. Şarkılar besteleniyor, afişler tasarlanıyor, yeni terimler türetiliyor… Bu bağlamda Türkiye bence yaratıcılığını ve mizah anlayışını tüm dünyaya kanıtlamış durumda…

Neden Yavuz Sultan Selim?

Mısır seferine gidilirken ordunun korkunç Sina Çölü’nden geçmesi gerekiyordu. Kum fırtınalarının etrafı kasıp kavurduğu, gündüzleri dayanılmaz sıcaklara sahne olurken geceleri dondurucu soğukları davet eden bu çölü dünyada hiç bir ordu geçememişti. Yavuz Sultan Selim ordusuna moral verici sözler söyledikten sonra atını çöle sürdü. Herkes yanındaki suyu idareli kullanıyor, namazlar teyemmüm yapılarak kılınıyordu. Yolculuk böyle sürüp giderken Yavuz Sultan Selim’in bir ara atından indiği ve saygılı bir halde yaya olarak yürüdüğü görüldü. Herkes şaşırmıştı ama kimse sebebini soramıyordu. Padişahın hiç yanından ayırmadığı Hasan Can durumu öğrenmekte gecikmedi.
Padişah O’na şunları söylemişti:

“İki cihan sultanı Peygamber Efendimiz önümüzde yaya olarak yürürlerken biz nasıl at üstünde olabiliriz Hasan Can?”

Size yorumsuz bir şekilde alıntı yaptım. Hiç kansız ve ölümün yaşanmadığı bir savaş görülmüş müdür? Adı savaş ise illa ki bir taraf kazanacak ve bir tarafta kayıplar verecektir. Bunun altında başka şeyler aramak, benim fikrime göre biraz kötü niyet içeriyor. 3. Köprünün yapımına karşı çıkmak yerine, daha bilinçli ve çevreye duyarlı bir yapım sürecinin garantisini hükümetten istemek daha olası bir istek diye düşünüyorum. İstanbul’un en büyük sorunlarından birisi trafikken ve bu köprü de İstanbul halkı için bir kolaylık sağlayacakken neden karşı çıkılır ki?

Bir anda sürekli karalanmaya başlanan hükümetin yaptığı ülkeye faydalı ve refah seviyesini artırıcı hizmetleri göz ardı etmek nankörlük olur diye düşünüyorum. Tek taraflı bakmak yerine, olayları her boyutundan değerlendirmek herkes için daha yapıcı bir sonucun ortaya çıkmasında büyük rol oynayacaktır. Geldiğimiz noktada artık protesto meselesi istismara açık hale gelmiş durumda. Haklı olanın haklı kalabilmesi için akıllı da olması gerekiyor. Gerçek demokratların sokaklardan evine dönmesi ve işi tadında bırakması son derece önemli. Demokrasiyi korumanın yolu, ister iktidar isterse muhalefet kanadından gelsin, demokratik olmayan her tutuma karşı tavır koymaktır.
Bütün bu gerginlik ve öfkenin arasına neşeyi sokmayı başaran gençlerimizi ayrıca tebrik ediyorum. Provokatörlerden de, durumdan bir rant sağlamaya çalışanlardan da uzak durun.

Timur Özgönül
TMR Şirketler Grubu – Yönetim Kurulu Başkanı

Facebook'ta Paylaş
Yorum Yaz
Ad Soyad :
E-mail :
Yorum :