Buzdağının Görünmesi Gereken Kısmı

Kategori : Genel, Güncel - Etiketler :, , , , , , , , , , , , , , , , , , - Tarih : 04 Ağustos 2014

Buzdağının Görünmesi Gereken Kısmı

Farkında olmaksızın siyasi fikir ve düşüncelerini asla kabul etmediğiniz kişi/kişilerin ortaya attığı tezlerin yanlışlığını tartışırken buluverirsiniz kendinizi… O, ‘öyle değil, doğrusu budur’ şeklinde sürekli bir savunma mekanizması geliştirirsiniz. Bunun bir sonraki aşaması da, tartışırkenki kabullenme sürecidir. Sorun olarak algılanmayan bir durum bile bir anda gündemde bomba etkisi ile yerini alır…
Kendi tezlerimizi üretip ardından da savunmaya geçmeden önce, bu tezlerin eldeki verilerle, kesin bilgilerle çelişip, çelişmediği üzerine de düşünmemiz gerekir. Sadece konuşmuş olmak için konuşan o kadar çok insan türedi ki her birimizin çevresinde…

Bunlardan birisi ile yazımı sürdürmek istiyorum…

Baş Saçmalayıcı: Yiğit Bulut

Başbakanlık Başdanışmanı Yiğit Bulut, katıldığı bir televizyon programında tuhaf konuşmaları ile sadece beni değil eminim birçok duyarlı insanı şoke etti. Kürdistan’ın kurulması ile Türkiye topraklarının genişleyeceğini dile getiren isim, “Türkiye’nin konfederasyona geçmesi anlamına da gelmiyor. Kimse bunu Başkanlık sistemiyle bağlayarak kafaları karıştırmasın. Bugün Erbil’e gittiğinizde havalimanını kim yapmış. Türkler yapmış. Üniversiteyi hastaneyi Türkler yapmış. Markalar Türk markası. Yani Erbil bugün Ankara kadar bir Türk şehridir. Erbil Ankara kadar da bir Kürt şehridir. Eklemlenmek ayrı fiziki sınırların değişip, yeni devletler ortaya çıkması ayrı. Batı dünyasını da en çok rahatsız eden budur. Türkiye eklemlenmiş yeni bölgelerle genleşen bir ülke haline gelmektedir. ” ifadelerini kullandı. Bu açıklamayı Yiğit Bulut’un imzası olmadan yazılı basından okusaydık, sanıyorum açıklamaların Selahattin Demirtaş’a filan ait olduğunu düşünürdük.

BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş ise aynı günlerde tüm Türkiye için özerklik talebinde bulunuyor ve kendince çözümünü paylaşıyor. Bu kapsamda Türkiye’nin 20 ya da 25 bölgeye ayrılabileceğini söylüyor. Demirtaş; “Türkiye coğrafyası ekonomik, kültürel demografik yapısıyla 20 veya 25 bölgeye ayrılabiliyor. Yerinden yönetim bölgelerine ayrılabilir. Sadece Kürtlere özgü bir özerklik yerine Türkiye’nin katı merkeziyetçi yönetim modelinden vazgeçerek bir yerinden yönetim modelini hayata geçirmesi lazım.” diyor…

Al Selahattin Demirtaş’ı vur Yiğit Bulut’a…

Neden birisi çıkıpta; “sorunu çözmek istiyorsak, kendi gündemimizi kendimizin belirlemesi yeterli olacaktır.” demiyor. Ortada ne “Kürt sorunu” var, ne de “bölge sorunu”. Ortada top yekûn bütün Türkiye’de insanların hepsi için, Aleviler, Kürtler, Sünniler, Türkler için demokratikleşme sorunu ve bu sorunu çözme zorunluluğumuz var gerçek olan bu.

Gelelim Koç’un Boynuzlarına…

Tarih sıralaması ile gitmek istiyorum. ..

AK Parti’nin kurulmasından sadece bir hafta önce 5 Ağustos 2001′de CNN Türk’te Taha Akyol’a konuk olan Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi Koç, canlı yayında “Tayyip Bey’in 1 milyar doları var” suçlaması ile partinin kuruluşunu baltalamaya ve Tayyip Erdoğan’ı töhmet altında bırakıp diskalifiye etmeye çalışmıştı. Arşivden bu röportaja ulaşabilirsiniz. AK Parti’nin önünü kesmek için her türlü çabanın büyük sermaye tarafından gösterildiği o günlerin sonunda AK Parti 3 Kasım 2002 seçimlerinde iktidara gelince Rahmi Koç, koca Koç Holding’in yönetimini 43 yaşındaki oğlu Mustafa Koç’a devrettiğini açıkladı. Bunun sadece bir emeklilik olduğuna herkesi inandırmak istercesine de Nazenin adlı yatı ile dünya turuna çıktı, fotoğraflar çekti ve üzerine sergiler bile açtı. Her iş adamının hayalidir öyle değil mi emekliliğinde yatı ile dünya turuna çıkmak…

‘Koç Ailesi’ne bildiğiniz üzere 2009 yılında ‘Hayırseverlik’ alanında ABD’nin en prestijli ödülü Carnegie Medal of Philanthropy verildi. Koç Ailesi, 2009 yılında ödül alanlar arasında Amerikan olmayan tek aile oldu. Koç Ailesi adına ödülü, ABD’de iş dünyasının sembol isimlerinden David Rockefeller’ın elinden alan Rahmi Koç’un konuşmasının son cümlesi olan ‘Bu ödülü sadece ailem adına değil ülkem için de alıyorum’ şeklindeki sözlerinin ardından gözleri doldu. Beş yüz kişilik salon Rahmi Koç’u ayakta alkışladı. (…)Rahmi Koç’u uzun zamandan beri tanıdığını belirten David Rockefeller, Koç Ailesi’nin yaptıklarının çok değerli olduğunu, Türkiye’nin geleceğinde bu yardımların önemli rol oynayacağını söyledi. Rockefeller Bu arada ödül alanlar arasında bulunan Sanford Weill de Koç Holding’in yönetim kurulu üyeliğini yapıyor…’

Bu ödülün ardından sadece bir ay geçtikten sonra, Sedat Ergin adeta postacılık yaparak, Council on Foreign Relations’ın (CFR) (Dış İlişkiler Konseyi) iki ayda bir çıkardığı Foreign Affairs’in çok prestijli bir dış politika dergisi olduğunu hatırlatarak, derginin Kasım/Aralık (2009) sayısında Türkiye hakkında çok önemli bir makale yayınlandığından söz ediyordu. ‘Türkiye’yi Dönüştürenler’ başlıklı makaleyi kaleme alanlar, Amerika’nın eski Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz ile Leigh Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Henry Barkey idi. İkili, AKP Hükümeti’nin ‘riskli ve tehlikeli’ yönelişlere girdiğinden bahisle ‘Temeldeki soru; ülkenin en güçlü partisinin, İslami geçmişinin ve taban seçmeninin kültürel açıdan muhafazakâr yönelişlerinden kendisini kurtarıp kurtaramayacağıdır.’ diyorlardı.

Başbakan Erdoğan’ın Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanı’nı azarlamasından da yakındıkları yazıda, ‘AKP hükümetinin Batı ile her geçen gün artan uyumsuzluk içinde adım atıyor olmasından duyulan kaygıyı’ seslendiriyorlardı.
CFR’ın (Council on Foreign Relations) Onursal Başkanı David Rockefeller’dır. Babası John D. Rockefeller ise CFR’ın kurucuları arasında yer almıştır. CFR, çıkardığı Foreign Affairs dergisindeki ‘uzman’ yazarlar üzerinden dünyanın farklı yerlerindeki karar alma süreçlerini etkilemeyi amaçlar.

Peki, yine bakalım tarihlere… Derginin tüm makalelerine online olarak ulaşabilirsiniz ve tüm bu bahsettiğim söylemleri sizler de okuyabilirsiniz. Bir arşiv taraması yaptığınızda, 2008 yılına kadar Türkiye’nin Yükselen Yıldızı gibi iddialı kelimelerle övülen AKP Hükümeti ve TC Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, bir anda ne oldu da, risk ve tehlike arz eder oldu. 2008 yılının son aylarına kadar yazılan makalelerde, somut verilerle göklere çıkartılan hükümet ve Başbakan, 2009 yılı itibariyle duygusal analizlerle nasıl olur da zan altında bırakılabilir. Öncelikle bilimsel verilerle desteklenen ve alanının uzmanları tarafından oluşturulan içeriklerin yer aldığı bu prestijli dış politika dergisinde duygusal ve gerçekliği olmayan söylemlerin ne işi var…
Ve de neden Koç’un2009 yılında David Rockefeller’ın elinden aldığı ödülün arkasından bu karalama politikası başlatılıyor!

Ne büyük tesadüf öyle değil mi?
Kılıf mükemmel kurgulanmış… Gelelim Rahmi Koç’un, kurum içi dergisine 2012′de (391. sayısı) verdiği röportajdaki cümlelerine… Soru: “Bu enerjiyi nereden alıyorsunuz? Hiç sakin bir hayat yaşamalıyım” dediğiniz oldu mu?” Cevap: “Bugünkü devirde inzivaya çekilip, köşende oturmak gibi bir şey yok. Ben kendimi emekli addetmiyorum. Sadece kulvar değiştirmiş olarak görüyorum. Şu an geçmişe nazaran daha çok meşguliyetim var.” Emeklilik meşguliyetlerinin ne olduğunu anlamışsınızdır sanırım…

David Rockefeller’ın Türkiye hakkındaki sözleri ile yazımı sonlandırmak istiyorum!

“Türkiye; dünyadaki en stratejik konumdaki ülkedir ve bizim için çok önemlidir. Nedenlerine gelince: Bir kere Büyük İsrail Devleti topraklarının su kaynaklarının önemli bir kısmı şu anda Türkiye’ye aittir. İkincisi, Müslüman ve demokratik bir ülke olarak bu konuda öncü bir ülkedir. İslamiyeti yıkmak istiyorsak önce Türkiye’den başlamalıyız. Üçüncüsü, Avrupa ve Asya arasında bir köprü durumdadır. Maden, petrol, doğalgaz gibi zengin yer altı kaynaklarına sahip Ortadoğu ve Kafkasya’ya hakim olmak istiyorsak bu ülke elimizin içinde olmalıdır. Ortadoğu hemen hemen elimizde sayılır. Kafkasya ve Orta Asya’daki diğer Türk devletleri de yakında darbelerle kargaşaya boğulacaklar ve avucumuzun içine düşecekler. Bu Türkler aslında birleşip bir araya gelseler karşılarında hiçbir güç duramaz. Bu yüzden böyle bir olasılığa karşı, ajanlarımız her an tetikte bekliyorlar. Türk devletlerinde kilit mevkilerdeki adamlarımız, aralarında en ufak bir yakınlaşma sezdiklerinde hemen istikrarı bozacak olaylar ve darbelerle bunu önlüyorlar.” Diyor Rockefeller!

Lütfen ülkemizin jeo-politik konumunun ve ne kadar büyük ve güçlü bir ülke olduğunun en az dış mihraklar kadar farkına varalım… Birlik- beraberlik ve refah içerisinde, daha bilinçli bir şekilde hareket edelim. Yukarıda da belirttiğim gibi, bu sorun hepimizin sorunu… Aleviler, Kürtler, Sünniler, Türkler için demokratikleşme sorunu ve bu sorunu çözme zorunluluğumuz var gerçek olan bu.
Herkese şimdiden Hayırlı Bayramlar diliyorum.

Timur Özgönül
TMR Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı

Facebook'ta Paylaş
Yorum Yaz
Ad Soyad :
E-mail :
Yorum :